Type a search term to find related articles by LIMS subject matter experts gathered from the most trusted and dynamic collaboration tools in the laboratory informatics industry.
Yahudi felsefesi
Dinî metinler
Kutsal Şehirler
Önemli şahsiyetler
Yahudi hayatı
Okullar
Dinî roller
Dinî yapılar
Etnik bölünmeler
Yahudi mezhepleri
Dinî objeler
Diğer dinler ve Yahudilik
|
Karaim ya da Karayit (İbranice: יהדות קראית) bir Yahudi mezhebidir. Karaim terimi İbranice Ba'alei ha-Mikra (yazıtların halkı) eşanlamı ile bilinir. Karaimler, Yahudilerin ana din kitabı olan Tora Yazıtları'ndan başka bir kaynak tanımaz, sözel kuralları kendi inancı için bağlayıcı bulmazlar. Yahudiliğin diğer kutsal kitabı olan, ancak sözel gelenek ve kuralların bir derlemesini oluşturan Talmud, Karaimlerce tanınmamaktadır. Tek kaynakları Tevrat olduğundan bazı dinî bayramları farklı biçimde kutlarlar. Bir takım dinî gelenek ve göreneklere özellikle uymadıklarını belirtmelerinden dolayı diğer Yahudilerce ayrıksı bir mezhep olarak görülür.
Önemli nüfusa sahip bölgeler | |
---|---|
İsrail | 40.000 (tahmini) |
Ukrayna | 1,196[1] |
Amerika Birleşik Devletleri | 1,000 (tahmini) |
8. yüzyıl'da Irak'ta doğan ve Tanah'ı dini hükümlerin yegane kaynağı kabul eden Yahudi mezhebidir. Mezhebin İbranice ismi olan Kara'im (okuyanlar) okumak anlamındaki kara kökünden türediği ve müntesiplerinin Tanah'ı (Ahd-ı Atik) çok okuduklarını belirtmektedir. Ayrıca kelimenin kökünde davet etmek manasının da bulunduğu ve Kara'im isminin davet ediciler anlamına geldiği de ileri sürülmektedir. Müntesiplerine kutsal metinlerin çocukları manasında Benei Mikra, Ba'ale Mikra isimlerini de verilmiştir. Kara'im ismi Arapçada Karrai, Karra'un, Kuman-Kıpçak Türkçesinde Karaylar, Batı dillerinde Karaite, Caraime gibi kelimelerle karşılanmıştır.
Mezhebin doğmasında bir takım dini siyasi ve içtimai sebepler etkili olmuştur. Irak bölgesinin İran ve Bizans'ın etki alanından çıkmasıyla mabedin yeniden inşası ve Kudüs'e dönüş gibi Mesihi beklentiler hayal kırıklığına dönüşmüştür. Sosyal ve ekonomik problemler yaşayan bölgedeki Yahudi topluluğu, kendilerini Abbasi halifesine karşı temsil eden cemaat başkanlığının ve Talmud akademilerindeki alimlerin tavırlarından rahatsız olmuşlardır. Abbasilerin Irak'ın kuzeydoğusundaki dağlık bölgeleri iskana açmasıyla Yahudiler farklı mülteci etnik unsurlarla bir arada yaşamak zorunda kalmışlardır. Bu hususların, geleneksek Yahudiliğe karşı Anan ben David tarafından sadece yazılı Tevrat'ın dinde kaynak olduğunu savunan bir yapılanmanın ortaya çıkmasına yol açtığı ifade edilmektedir.
Rabbani kaynaklarına göre 8.yüzyılın ikinci yarısında Irak'taki Yahudi toplumunun başkanı İshak Harkavi'nin ölümü üzerine Talmud akademisinin ileri gelenleri cemaat başkanlığı için, yaşça büyük ve daha bilgili olmasına rağmen Anan'ı değil mütevazı bir kişiliğe sahip olan kardeşi Hananiya'yı tercih etmişlerdir. İtirazı üzerine Abbasi halifesi tarafından hapse atılan Anan, kendisini Halifeye affettirdikten sonra Talmudçu geleneğe karşı kendi din anlayışını belirlemeye ve taraftar toplamaya başlamıştır. Rabbaniler'in bu iddiasına karşılık Kaufman Kofler, Karailiğin sadece şahsi ihtiraslar sonucu ortaya çıkmış bir muhalefet hareketi olarak görülmesinin doğru olmadığını, Talmudçuluğa karşı gelişen tabi bir reaksiyon olarak kabul edilmesini belirtmiş, bu mezhebin Tanah'ın yegane dini otorite oluşuna vurgu yaparak Yahudilik tarihinde kutsal metne yönelik, çalışmalara ivme kazandırdığına da dikkat çekmiştir. Rabbani anlayışına muhalefet eden daha önceki mezheplerden etkilendiğini söyleyen bu yeni hareket, 8. yüzyılda Müslümanların hakim olduğu coğrafyada önce Ananniye adıyla ortaya çıkmış, 9. yüzyılın ilk yarısında ise Karaim ismini almıştır.
Karai kaynaklarına göre Anan, Rabbani anlayışına karşı faaliyetlerine başlayınca baskı ve işkenceye maruz kaldığından Halife Mansur'un izniyle Bağdat'tan ayrılarak Kudüs'e yerleşti. Taraftarlarından bazıları Filistin, Suriye, Mısır, Bizans, İran, Ermenistan ve Kafkasya'ya dağılarak bu yeni hareketin propagandasını yaptı. Anan'dan sonra 9. yüzyılda yetişen güçlü şahsiyetler kendi aralarında ayrılığa düşmekle onun hareketini bir mezhep haline dönüştürdüler. Karaylığın ilk filizlendiği yerler İran, Ermenistan ve Kafkasya bölgeleridir. 9. yüzyılda yaşayan ve Karay adını ilk defa kullanan Benjamin en-Nihavendi ve öğrencisi Daniel el-Kumusi İran Karaylarının yetiştirdiği önemli şahsiyetlerdendir.
Kudüs, Filistin ve Suriye bölgelerinde Karaylık 9. yüzyıla kadar yayılmaya devam etti. Suriye'deki Karayların bir kısmı 10. yüzyıldan itibaren Bizans topraklarına göçtü. 1099 yılında Haçlılar Kudüs'ü işgal ettiklerinde Rabbani Yahudilere yaptıkları zulmü Karaylara da uyguladılar, bunun üzerine cemaatin büyük bir kısmı Mısır'a ve Kuzey Afrika'nın diğer bölgelerine doğru ilerledi. 11. yüzyılda Karaylığı benimseyen bir Yahudinin gayretiyle Karaylık İspanya'da yayıldı, ancak 12. yüzyılda İspanyolların baskılarıyla Karaylar bölgeyi terk etti.
Bizans Karaylığının aslını Irak, Filistin ve Suriye'den 9. yüzyılda başlayan ve 10. yüzyılda yoğunlaşan göçler oluşturmuş, zamanla onlar yerli Rum unsurlara da katılmıştır. İstanbul Osmanlıların eline geçince Karaylık için önemli bir merkez haline gelmiş ve Edirne, Kocaeli, Kırım gibi bölgelerden göçler gelmiştir. 11. yüzyılın sonlarında başlayan, 12. yüzyılı da kapsayan dönemde Bizanslı Karaylar Kudüs'e gidip Arapça ve İbranice öğrenerek Arapça Karay kaynaklarını İbraniceye tercüme etmişlerdir. Aynı dönemde yaşayan ve Karaylığın esasları belirlemeye çalışan ilk alim olduğu kaydedilen Yehuda ben Eliyahu Haddasi'nin Ekol ha-Kofer adlı eseri Karaylığın önemli ansiklopedik kaynaklarından biridir.
Özellikle 15. yüzyılın ikinci yarısından itibaren Kırım Karaylarından İstanbul Karaim cemaatine sürekli katılmalar olduğu gibi Balkan Karaylığı da daha çok Kırım'dan takviye edilmiştir. Ayrıca Macaristan'daki Kabar Türkleri de zamanla Trakya cematlerine katılmışlardır. Kırım'dan İstanbul'a göç eden Aron ben Yosef (ö. 1320) adlı Karay alimi Sefer Mihbar adlı tefsiriyle tanınmıştır. Karayların İbn Meymun'u olarak adlandırılan Aron ben Eliyahu (ö. 1369) Mutezile ve Aristo felsefesiyle beslenen teolojik görüşlerini yansıttığı Gan Eden ve Keter Torah adlı tefsiriyle dikkat çekmiştir.
Bizans Karaylığının temellerini Yahudi göçmenlerle yerli Rumlar oluşturmuşsa da zamanla Kuman ve Kabar unsurların ağırlıklı olduğu Balkan Karaylığı ve Kırım Karayları İstanbul'da Eminönü, Karaköy ve Hasköy'ün yanı sıra Fener, Balat ve Üsküdar'da cemaatler halinde varlıklarını sürdürmüşlerdir. Zamanla küçülerek toplu halde Hasköy'de yaşarken 1918 yangınından sonra şehrin muhtelif semtlerine dağılmışlardır.
Kuzey ve Güney Rusya Karaylarına gelince Hazarlar'ın Karaylığı kabul etmesini 8. yüzyıl ortalarında Bizans'tan sürülen Yahudi göçmenlerin sağladığı ve 10. yüzyılda Bizans'tan Hazar ülkesine göçlerin gerçekleştirildiği, dolayısıyla güney Rusya ve Kırım'da Karaylığın 8. yüzyıl ile 10. yüzyıllar arasında girmiş olabileceği ileri sürülmüştür. Öte yandan Hazar Hakanı Bulan'a Karaylığı kabul ettiren İshak Sangari'nin önce Hazar ülkesinde faaliyet gösterdiği, ardından Kırım'a geçerek oraya yerleştiği belirtilmektedir. Karaylık Hazar ülkesinde ve Kırım'da muhtemelen aynı anda yayılmıştır. 14. asırda da Litvanya ve Polonya'ya göç etmiş, bugünkü Doğu Avrupa Karay cemaatinin temellerini atmıştır.
10 ila 12. yüzyıllar arası altın çağını yaşayan Karaylık Haçlı Seferlerinden sonra zayıflamaya başlamıştır. Rusya'da Yahudiler üzerinde yoğunlaşan baskılar, Karaylara yansımış, özellikle 1927 Bolşevik ihtilalinin ardından Kırım, Litvanya ve Polonya'da yaşayan Karaylar Amerika, Orta ve Batı Avrupa ülkelerine gitmek zorunda kalmışlardır. II. Dünya Savaşı sırasında çok sayıda Karay Türk'ünün başta Sibirya olmak üzere Sovyetler Birliğinin çeşitli bölgelerine sürüldüğü bilinmektedir.
Günümüzde Irak, İran, Suriye, Kuzey Afrika, İspanya, Hindistan, Çin ve Mançurya gibi ülkelerde Karay cemaatleri kalmamıştır. İstanbul'da yaklaşık yüz kişilik cemaat dışında Anadolu ve Trakya'da da Karay bulunmamaktadır. İsrail ve Kahire'de Karaylar küçük cemaatler halinde varlıklarını sürdürürlerken 1948'deki savaştan sonra Mısır'dakilerin çoğunluğu İsrail'e geçmiş, bir kısmı Avrupa ve Amerika'ya göç etmiştir. Toplam nüfusları kesin olarak bilinmemekle birlikte 1000'li rakamlarla ifade edilen Karayların büyük çoğunluğu günümüzde eski Sovyetler Birliği topraklarında ve Polonya'da yaşamaktadırlar
Bugün İstanbul'da az sayıda Karaim yaşamaktadır. Şehirde Doğu Roma döneminden beri bir Karaim nüfusu olmuştur. Hasköy'de Doğu Roma döneminden kalma Karaim Sinagogu (Kal Ha Kadoş Be Kuşta Bene Mikra) adında bir sinagogları vardır. Bu sinagog 1536'da büyük bir onarımdan geçmiş, ancak 1774 yangınından sonra 1800'de yeniden inşa edilmiştir. Bu sinagog, cemaatinin azlığından dolayı ancak bayramlarda ve özel günlerde açılmaktadır.[2]
Fetih sonrası İstanbul'da toplanan Karailer önceleri Galata Köprüsü'nün yakınlarındaki Karaim merkezinde yaşamaktaydılar; ancak 1597'den 1663'e kadar süren Eminönü'ndeki Yeni Cami inşaatı sebebiyle Hasköy semtine transfer edildiler.[3]
Karaimler 17. yüzyıldan itibaren yoğun biçimde Kırım'a göç etmişlerdir. İstanbul'da 40-50 kadar aile kalmıştır.